Son Paylaşılanlar

Overlord IV - Giriş III

"Muhtemelen öyle. Açık konuşmak gerekirse o kadar belli belirsizler ki bu harita üzerinden sınırları anlamaya çalışmak beyhude. Biz bir İmparatorluk'un yanlarına bakalım. İmparatorluk'un kuzeydoğusunda çok fazla şehir bulunuyor. Ayrıca görünüşe göre yarıinsanların şehirleri de burada. İmparatorluk'un güneydoğusundaki bölgede ise çok sayıda kuartz sütunu ve mağara bulunuyor. Orada da Wyvern yetiştiren insansı kabileler yaşıyor anlaşılan."

Ainz yerlerin betimlemesini dinlerken aklına detayları pek net olmasa da Zhangjajie şehrindeki Wulingyuan geldi.

"Onlar Wyvern binicileri mi öyleyse?"

Yggdrasil'de atlı sınıfında 35. seviyeyi geçmiş kimseler Wyvern olarak bilinen büyülü yaratıkları binek olarak kullanabilmek için çağırabilirdi lakin bu dünyada da aynı şekilde olabileceğine dair hiçbir kanıt yoktu.

"Muhtemel. Mantıklı olmak gerekirse Nazarick'in Büyük Kabri karşısında pek bir şansları olamaz. Ne var ki haritada bu noktanın altı, yani büyük gölün doğu kıyıları, henüz çizilmemiş."

Ainz bunu derken haritanın dış kenarlarından birisini işaret eder.

"Burada ise Draconic Krallığı olduğu yazıyor."

"Ejderhalar mı?"

"Evet, vaktinde bu topraklarda güçlü bir ejderha boy göstermiş ve söylenene göre kraliyet ailesinin damarlarında da ejderha kanı akıyor. Söylentiler doğru mu değil mi ortaya çıkar elbet. Lakin şimdilik bu haritadaki bilgi yeterli."

Ainz'in Suzuki Satoru olarak hayat sürdüğü dünyada bu çok abartılı bir söylenti olurdu ama bu dünyada bu söylentinin gerçek olma ihtimali vardı.

"Ainz-sama, öyleyse ihtiyatlı davranmamız gerekenler Slaine Teokrasisi ve de Cumhuriyet, doğru muyum?"

Ainz kollarını göğsünde birleştirerek devam etti. "Hmm..." Ulusların bulunduğu bölge hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları için bu düşünceye varan Albedo, Ainz'in tepkisini görünce yavaşça eğilerek özür diledi.

"Özür dilerim. Şu anki durumumuza binaen tüm ülkelere karşı tetikte olmalıyız, haksız mıyım?"

"Aynen öyle. Tam olarak ulus dahi olmasalar yine de içlerinde sivri kişiler bulunuyor olabilir."

Örnek olarak Shalltear üzerinde dünya seviyesi eşya kullanan kişi.

Ainz açıkça belirtmese dahi Albedo onun laflarının altında yatan manayı kavrayabilirdi.

Ainz'in parmağı harita üzerindeki doğu ve güney sınırlarında gezinmeye devam etti.

"Doğuda yüzen bir şehir var, güneyde ise Sekiz Arzu Kralı tarafından kurulmuş başka bir şehir var. Muhtemelen en çok göz önünde bulundurmamız gerekenler bunlar. Özellikle Sekiz Arzu Kralı'nın şehri hatta. Söylentilere göre bu şehir çölün ortasında çumaktaymış."

"Uçan bir şehir mi?"

"Kulağıma gelen haberlere göre uçan bir kalenin altına kurulmuş bir şehir olduğunu söylemem daha doğru olur. Söylentilere göre kaleden akmakta olan bir su varmış ve şehrin her tarafı büyü bariyeri ile kapalı olduğundan çöle benzer bir hali yokmuş pek."

Albedo'nun gözleri donuklaşır ve sessizce yanıtlar:

"Hizmetçileri keşif yapmaları için göndermek ister misiniz?"

"Böyle bir risk almaya lüzum yok. Özellikle de Dünya sınıfı bir eşya kullanıcısı orada ikamet ediyorsa öncesinde ne kadar güçlü olduğunu öğrenerek adımlarımızı atmalıyız. Bu arada yeri gelmişken Shalltear'dan ne haber?"

"Dirildikten sonra vücudu iyi gibi duruyordu ama..."

"Çıkar ağzındaki baklayı. İçime kurt düştü."

"Özürlerimi sunarım ama aslında Shalltear'ın akıl sağlığı pek düzgün değil."

"Zihin kontrolünün bir yan etkisi mi yoksa? Ölüm bile Dünya sınıfı eşyanın etkilerini tam olarak silemiyor mu acep?"

"Pek öyle değil. Daha çok size karşı baş kaldırmanın suçluluk duygusu ile eziliyor ve yaptıkları için kendini affedemiyor, Ainz-sama."

Bir anlığına Ainz olayı kavrayamasa da sonrasında kafasında şimşekler çaktı.
Bu Shallter'ın değil Ainz'in hatasıydı. Kendisine de defalarca söylemişti ayrıca.

"Fikirlerinize katılmadığım için affedin lütfen beni, Ainz-sama."

Ainz, çok içten bir yüz ifadesi takınmış Albedo'ya başını evet anlamında sağladı.

"Bir ceza alsaydı çok daha iyi olabilirdi bencesi."

Ainz'in göz yuvalarındaki kırmızı ışık hafifçe söndü. Konuşmak için ağzını açtı lakin hiçbir şey demeden geri kapattı. Bunun sebebi ise önündeki kadının konuşacak lafları olmasıydı hala.

"Yerine göre ödül ve ceza sistemi uygulanması gerekir. Shalltear'a bir ceza verseydiniz bu çektiği suçluluk hissi de kaybolurdu. Çünkü şu an yaptıkları sebebiyle herhangi bir ceza almamanın suçluluğu var üzerinde."

Ainz bu lafların derin anlamlar içerdiğini anlamıştı. Ceza denilen şey olmasaydı ödül denilen bir şey de olamazdı. İkisinin varlığı birbiri içerisine geçmiş durumdaydı.

Normalde neyin cezalandırıp neyin affedileceğine karar veren kişi Ainz'di ve Shalltear'ı bir çırpıda affeden bir kişiydi.

Öte yandan Shalltear'ı cezalandırma olayı pek iyi durmasa da gelecek olaylar için güzel bir örnek de teşkil edebilirdi.

"Pekala, Shalltear'a cezasını vereceğim öyleyse."

"Bence de böylesi daha iyi olur. Lütfen karşı çıktığım için bağışlayın beni."

"Lafı mı olur? Tavsiye istiyordum zaten ben de. Karar vermekte zorluk çektiğimde fikirlerime karşı çıkabilecek birilerinin olmasını istemişimdir zaten hep. Albedo, Nazarick'in Büyük Kabri Denetmenliği için biçilmiş kaftansın resmen."

"Çok teşekkürler!"

Önünde dikilen güzelliğin yanakları kızarmış ve gözleri de yaşarmıştı. Albedo'nun bu ulu orta tepkisi biraz rahatsızlık verse de bu hissi üstünden atan Ainz cevap verdi:

"Öyleyse şimdi halletmem gereken birkaç iş var. Burayı sana bırakıyorum."

"Baş üstüne! Bana bırakın lütfen! Siz yokken her şeyle ilgilenirim ben, Ainz-sama!"

Ainz bu lafların arasında "eşiniz olarak" gibi bir şey duydu sanki  ama duymamış gibi yapmaya karar verdi çünkü çenesi durmuyordu hala.

"Lütfen dikkatli olun, Ainz-sama. Elinde Dünya sınıfı eşya bulunup Shalltear'ı kontrol eden kişi buraya saldırabilir."

"Hmph."

Ainz odasına döndükten sonra ilk kez memnuniyetsiz bir ses çıkarmıştı.

"Gelecekleri varsa görecekleri de var. İçin rahat olsun Albedo. Olur da tanımadığımız bir kişi gelirse işi gücü bırakıp geri dönerim ve bu arada hizmetçiler de kalkan görevi görür."

Ainz tavana bakıp normalde orada olması gereken alarmların hayalini kurdu.

Kaç kişinin elinde Dünya sınıfı eşya olduğu bilinmezken bu eşyayı elinde bulunduran kişilerden birisinin karşı safta olduğu aşikardı. Elinde bu eşyadan bulunabilecek herkesi düşman olarak kabul etmek abartı olacakken plan yapılırken en kötü senaryo düşünülmeliydi.

"Düşman hakkında bilgimiz kısıtlıyken adımlarımızı ihtiyatlı atmamız en mantıklısı olur. Bu yolda çeşitli kişiler kullanmamız gerekebilir. Bu konudaki durumlar nasıl peki?"

Albedo yavaşça bakışlarını düşürdü lakin Ainz böyle bir tepkiyi bekliyordu zaten.

"Cocytus'tan henüz rapor gelmedi ama Entoma'nın dediğine göre olaylar beklenen seyirde gidiyor. Amaca uygun bir şekilde kamp kurmuş olmaları gerekiyor ve temas sağlamak için de hazırlanıyorlar."

"Demek öyle. Umduğum şey bu olmamasına rağmen önemli şeyler geçebilir elimize."

"Sözleriniz içime su serpiyor."

"Pekala. Aslında buradaki işlerden takip etmeyi planladıklarım vardı ama bir maceraperest olarak yapmam gereken birkaç görev de mevcut. Yine de savaşın nasıl seyredeceğini bilmem konusunda yardımını esirgeme. Kertenkeleadamlar ve Nazarick'in Büyük Kabri arasındaki savaş."


Çeviri: ARE-YOU-SURE